2 Eyl 2012

Deniz'de Bir/iz

En hüzünlü anlarını anlatır dururdu denize. Her gün satılık canlı bir balık alırdı ve salardı masmavi sulara.Sırf özgürlüğünü yaşayabilsin diye.İnsanlar gibi kendini kısıtlamasın diye. Asıl tutsaklıktan sonra tadına varabilirdi zaten...Özgürlüğü özlemek ve ona kavuşabilmek idi, belki de bu hayattaki tek hayali. Deniz dalgalandıkça konuşur,konuştukça hüzünlenirdi ,en sevdiği tek insana. Bazı insanlar gibi denizde taş sektirmezdi,sevmezdi de zaten ve bilirdi, o taşlar denizi acıtırdı. Kimse hissetmezdi ama o incinirdi.Bunu bilen ise sadece o kişiydi.
Bir gün kör kötük sarhoş gitmişti, en sevdiği mavi arkadaşına. Ama ayılması gerekiyordu, deniz  uzaktan seslendi ; ''gel böyle olmamalısın''. Attı kendini buz gibi suların içine, bir yanda yakamozun o eşsiz görüntüsüne bakıyor, bir yandan dalgaların arkadaşına kızgınlığını hissediyordu hemde tüm hücrelerinde. Dalgalar artık daha da sertleşip bir kaya parçası gibi adamın yüzüne vuruyordu ve ardında bıraktığı kopkoyu mavi suların içindeki beyaz köpükler... Bir süre geçti, artık kendine gelmeliydi. Böyle olmasını istiyordu. Biraz  durdu... Aradan belki yarım saat geçti. Sakinleşmiş,  aklını başına toplamış ve denizden çıkıp denizin sevdiği kumlara oturmuştu. Hayatında bir anlam aramalıydı, kendini sevmekle başlamalıydı , kendine eziyet etmekten vazgeçmeliydi. Kulak verdi, böyle söylüyordu mavi deniz. Halbuki denizin durumu daha kötü idi. Ama en yakın arkadaşına teselli vermekten de başka çaresi yoktu. Bir an afalladı  ve ona hiç bir zaman sormadığı soruyu sordu ; senin neyin var? anlat bana. . . Deniz anlatmaya başladı; dalgalar kumsala kadar geliyor bazı taşları alıyor ve derinliklere götürüyordu.Her dalgada bir taş alıyor ve kendi içine hapsediyordu ve bunun tek sebebi çok yalnız olmasıydı. Ona değer veren hiç bir şey yoktu. Kendisi adama nutuklar çekerken bunların hiç birisini de kendisi yapmıyordu. Anlatmaya başladı ; İnsanlardan bahsetti , sıradan bir su gibi görmelerinden. Sürekli pisliklerini ona atmalarından, kirli atıkların oraya aktarılmasından ve kendi
içinde barındırdığı deniz ailesini tek tek kaybettiğinden. Ama tek sevindiği bir zaman vardı ; o da sadece yazları bunların yapıldığı veyahut en çok yaz dönemi bu pisliklerin hadsafhada olduğu zamandı ve birazcık Polyannalık yapıyordu. Tüm herşey kötü olamaz diye iç çekti aniden ve bir dalga daha kumsala vurup bir taşı daha çekti içine. Kendi elleriyle mezarını yapıyordu. Bir gün tamamen yok olacağını biliyordu, aynı insanların birgün öleceği gibi. Ama pislik içinde ölmek istemiyor ; insanların fabrikalarda ürettiklerinin atıklarını denizde görmek istemiyor, içki şişelerinin deniz üstünde bir haberleşme aracı gibi sanki içinde bir mektup bulunuyormuş görüntüsünü görmek de istemiyordu. Kendi ailesinin yok oluşunun gözler önünde perdelendiği bir sahne idi bu. Ve yapabileceği de hiç bir şey yoktu biliyordu. Sadece üzülüyor , iç çekiyor ve çok bunaldığı zamanlarda tüm dalgalarını yükseltip bir tsunami oluşturmak istiyordu ve belki böylece tüm pislikleri arındırabilecekti. Onu ve ailesini kirletecek hiç birşey kalmamalıydı ortada. Hayır dedi kendi kendine. Diğer masum insanların canını alacak kadar zalim olamazdı. . .
Ve adam derinden bir iç çekti. Aslında kendi sorunlarının ne kadar da yersiz olduğunu anlamıştı. İnsanların ise denizi ve denizde yaşayan birçok canlıyı göz ardı etmesine de üzülüyordu çünkü kendisi de bazı zamanlar körkütük sarhoş hallerinde şişeleri denize fırlatıyordu. Hiç bu anlamda düşünmemişti. Artık bir karar vermiş ve asla arkadaşının kirlenmesine göz yummayacaktı, her zaman bir balık kurtardığı gibi ve denize salıp özgürlüğüne kavuşturduğu gibi kendisi bunu gözardı etmeyecekti. Bir insanın bile buna dikkat etmesi onun için çok şey anlam ifade edecekti... Zaman geçti ve artık atacak bir içki şişesi bile  yoktu , çünkü içmiyor ,  ve artık ne kendisine zarar veriyor ne de arkadaşına zarar veriyordu. Ve her düşüncesiz davranan insana da bu hikayesini anlatıyordu...

YAZAN :EVŞİN KAYA

Hiç yorum yok: